Orta Asya bozkırlarından kopup Anadolu’ya gelen ve 1071 yılındaki Malazgirt zaferi sonrası bu toprakları yurt edinerek dinî, iktisadî ve kültürel hâkimiyeti sağlayan Selçuklu Türkleri; içinde bulunduğu topluma hizmet vermek adına Anadolu’nun her köşesinde cami, medrese, şifahane, han, hamam, kervansaray, köprü gibi yapımında sanatsal işçiliği de ağır basan birbirinden güzel, örnekleri günümüze kadar ulaşan nadide eserler inşa ederek izlerini bırakmışlardır.
Sinop şehir merkezindeki Alâeddîn Camii ve Pervane Medresesi ile Sinop Durağan ilçe merkezinde ilçeye de adını veren Durak Han Kervansarayı Selçuklu eserlerinin seçkin örnekleri arasında yer alır.
Sinop’un 1214 yılında Sultan I. İzzeddin Keykavus tarafından fethi sonrası şehre kazandırılan Alâeddîn Camii Karadeniz sahil şeridinde Selçuklu döneminde yapılmış tek cami olarak bilinmektedir. Sinop merkez ilçede Selçuklu’nun tarihsel mirası olarak varlığını sürdüren ve günümüzde de Müslüman Türk halkına hizmet vermekte olan Alâeddîn Camii vakit namazlarının icra edildiği, diğer taraftan turistik amaçlı olarak il dışından ziyareten gelenleri karşılayıp mânevi huzur veren bir mekân olarak bu kentin tarihî ve abidevî sembolleri arasındadır. Halk arasında ise Camii Kebir / Büyük Cami olarak da anılır. Hatta yerel idarede Sinop merkez ilçede mevcut mahallelerden birinin adı da camiye atfen Camikebir Mahallesidir.
Sinop Alâeddîn Camii fiziksel yapı ve konum olarak; Sinop ili merkezinde Sakarya Caddesi üzerinde 66 metre uzunluk ve 22 metre genişlikle, çatısında beş kubbesi olan ve bahçe alanında cami cemaatinin abdest aldıkları güzel de bir şadırvana sahip dikdörtgen planlı bir yapıdır. Cami avlusunun kuzey duvarı dış tarafında bir minaresi vardır. Anadolu’daki Selçuklu eseri cami ve medreselerin çoğunun çift minareli olduğundan bahisle, Sinop Alâeddîn Camisinin de aslında çift minareye sahip olduğu ancak bir minaresinin yüzyıllar öncesi yıkılmış olduğu ifade edilmektedir.
Caminin kuzey ve batı giriş kapıları üzerinde yapım ve onarımını belirten kitabeler yer almaktadır. Ünlü gezgin Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Sinop’u anlattığı bölümde Alâeddîn Camiine de yer vermekle ‘’Mihrabı ve müezzin mahfili sanatkâranedir. Caminin minberi de o kadar sanatkâranedir ki övmede melekler bile âcizdir.’’ cümleleriyle hayranlığını ifade etmiştir.
Cami, adını Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alâeddîn Keykubad’dan almıştır. Alâeddîn Keykubad ise; Anadolu Selçuklu Sultanlarından I.Gıyaseddîn Keyhüsrev’in oğlu ve 1214 yılında Sinop’u fetheden Sultan I. İzzeddîn Keykavus’un kardeşidir.
Babaları I. Gıyaseddîn Keyhüsrev’in ölümü üzerine Selçuklu Tahtının ele geçirilmesi adına iki kardeş arasında kavga başlar. Neticede ise baskın çıkan İzzeddîn Keykavus tahta oturur. Keykavus, kendisine rakip ve tehlike olarak gördüğü kardeşi Alâeddîn Keykubad’ı bulunduğu Ankara Kalesinde kuşatıp teslim alır ve tutuklatarak Malatya yakınlarındaki Minşâr Kalesine sürerek hapsettirir. Hatta rivayetlere göre onu öldürerek ortadan kaldırmak da ister ancak Hocası Şeyh Mecdüddin İshak’ın araya girmesiyle bu kararından vazgeçer. Tacın, tahtın ve iktidarın akılları baştan alan dayanılmaz cazibesi, karşısında kardeş bile olsa ihtiraslar ön planda rol alır.
Bu acı gerçeğin tarihi süreçte tekrarlanan örnekleri de çoktur. Ancak dünya geçici bir handır ve hiçbir kimseye kalıcı mülk olmaz ve olmamıştır. İktidara ve onun üzerinden elde edilen geçici güce dayanarak kişisel ihtiraslara kesinlikle yenik düşülmemelidir. Kaçınılmaz son her zaman yakındadır. Nihayette öyle de olur ve kaçınılmaz sona gelinir. Saltanat ihtirasıyla kardeşini dahi katletmek düşüncesinde olan İzzeddîn Keykavus vefat eder.
Bunun üzerine Selçuklu devlet erkânı Sivas’ta toplanıp Alâeddin Keykubad’ın tahta geçmesi hususunda anlaşmaya varılmasıyla Keykubad Konya’da Selçuklu tahtına oturur. İktidarı dönemindeki fetih sürecinde ise Akdeniz’e yönelip; Kalanoros Kalesini (Alanya) ele geçirerek şehrin adı da Sultan’ın adıyla Alâiye olarak değiştirilir. Burası günümüzde Antalya ilinin ilçesi olan Alanya’dır. Evet Sinop Alâeddîn Camii adını Selçuklu Sultanı Alâeddîn Keykubad’dan almıştır. Sinop haricinde ise Ankara, Konya ve Niğde’de adını Selçuklu Sultanı Alâeddîn’den alan camilerimiz de mevcuttur.
FACEBOOK YORUMLAR