Cengizhan ERSOY

Cengizhan ERSOY

PENCEREMDEN
[email protected]

DENİZCİLİK VE KABOTAJ BAYRAMI

01 Temmuz 2021 - 11:06

İnsanlık tarihi boyunca, büyük devletler hâkimiyetlerini sadece karada değil denizlerde de kontrol altında tutarak güçlerinin zirvesine ulaşmışlar, bu gücü kaybetmeleriyle de çöküş ve yok oluş sürecini yaşamışlardır.

Selçuklu Türkleri’nin 1071 Malazgirt Savaşı sonrası Anadolu’yu fethiyle öncelikle karada hâkimiyetin sağlanarak devletin temellerinin atılması, sonrasında stratejik olarak kuzeyde Sinop’un, güneyde Alaiye (Alanya)’nin elde edilerek deniz üssü ve tersane limanı olarak kullanılması Türkler için denizlerdeki hâkimiyetin de son derece önemli olduğunun göstergesidir.

Selçuklu’lar sonrasında Anadolu’nun hegemon gücü olan Osmanlı İmparatorluğu’nun, Akdeniz’in bir Türk gölü olması yönündeki hâkimiyeti yadsınamaz. Sinop kökenli olup, taa Hindistan’a kadar sefer yapmış olan Seydi Ali Reis, Avrupalıların İtalyanca kızıl sakallı anlamında, Barba Rossa dedikleri Kaptân-ı Derya Hayreddin Paşa ve denizcilik üzerine Kitab-ı Bahriye’yi yazıp, denizler üzerinden bir dünya haritası da çizmiş olan Piri Reis, Türk denizcilik tarihinin unutulamaz kahramanları ve yıldızları arasında yer almışlardır. Ancak yine tarihsel gerçekler ışığında bakılıp değerlendirildiğinde ise dünya coğrafyasında sadece askerî  güce dayalı bir hâkimiyetle  varlık sürdürmenin imkansız olduğu gerçeğini de asla yadsıyamayız. Dünya üzerinde yaşanılan tarihsel süreç içerisinde, denizlerde askerî gücün yanında ticari anlamdaki hâkimiyetin de ön plâna çıkmasıyla; deniz yoluyla millî sınırların korunması ve uluslar arası alandaki egemenlik artık farklı boyutlar kazanır.

Osmanlı Devleti’nin duraklama ve çöküş süreci içinde; başta İngiltere ve Fransa olmak üzere Avrupa ülkelerine ticari kapsamlı verilen ve kapitülasyonlar olarak bilinen ayrıcalıklar arasında Osmanlı topraklarında ve sularında taşımacılık, gemi işletmeciliği de bulunuyordu. Osmanlı Devleti, böylelikle denizler üzerindeki üstünlüğünü de kaybederek yabancı ülkelerkarşısında her yönüyle tam bir teslimiyet atmosferine girer. İtilâf Devletleri ve Osmanlı Devleti arasında 10 Ağustos 1920'de imzalanan Sevr Antlaşması hükümleri ile de kabotaj hakkı tamamen elimizden alınır. Ancak bu kötü tarihsel süreçte yaşanılan olumsuzluklarher şeyin sonu değil ve olmayacaktır da… I.Dünya Savaşı sonunda yenik düşerek tarih sahnesinden silinen Osmanlı Devleti’nin külleri üzerinde; Anadolu’da Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde yakılan bağımsızlık ateşi ve vatan sever Türk Milleti’nin şanlı direnişiyle kazanılan zafer sonucunda bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulur.

Türk Devleti’nin uluslararası arenada hukukî tapusunun tescil edildiği 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Barış Anlaşması’nın 28. maddesiyle kapitülasyonlar kaldırılır. Sonrasında ülke içerisinde yapılan hukukî düzenlemeler kapsamında, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce kabul edilip 01 Temmuz 1926 tarihinde yürürlüğe giren 815 sayılı Türkiye Sahillerinde Nakliyatı Bahriye (Kabotaj) ve Limanlarla Karasuları Dâhilinde İcrayı San’at ve Ticaret Hakkında Kanun hükümleri gereğince, millî sınırlarımız dahilinde, denizlerimizde gemi işletmeciliği / kabotaj hakkına sahip olunur. Bu kanunla, yabancılara verilen ayrıcalıklar sona erdirilerek denizlerimiz üzerindeki egemenlik haklarımız güçlendirilir. Böylelikle deniz ticaretinin geliştirilebilmesi için ilk adımlar da atılmış olur. Asya ile Avrupa arasında doğal bir köprü konumunda olan,üç tarafı denizlerle çevrili güzel ülkemizde kabotaj hakkının elde edilip, kullanılmasının millî şuura işlenmesi adına bu kazanım, Denizcilik ve Kabotaj Bayramı olarak kabul edilir. Kabotaj hakkının kazanılmasının 95. yıl dönümünde 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramımız kutlu olsun. Bu vesile ile Türkiye  Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve deniz şehitlerimizi bir kez daha rahmetle, saygıyla ve şükranla anıyoruz.

 

Bu yazı 692 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum