Tarihin yazdığı gerçekler üzerinden;
Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda, savaşta yenik düşen
bizim de içinde bulunduğumuz taraf devletler arasında
30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan, Osmanlı Devleti’nin
ölüm fermanı niteliğindeki ‘’ Mondros Mütarekesi ‘’
hükümleri gereğince Osmanlı Devleti’nin varlığı fiilen sona
ermiş ve vatan toprakları başta İngilizler olmak üzere
Fransızlar, İtalyanlar ve Yunanlılar tarafından acımasızca işgal edilmiştir.
Osmanlı Devleti’nin başkenti İstanbul da şüphesiz ki
bu işgalden tarif edilemeyecek ölçüde etkilenmiş ve
halk işgalin en acımasız hallerini bu süreçte yaşamıştır.
İşgalci devletlerin 61 parçalık donanması, toplarını
Osmanlı Padişahının sarayına çevirerek İstanbul Boğazı’na demir atmıştır.
Bu kara tablo asla kabul edilip içlere sindirilecek bir durum değildir.
**
Türk Milletinin en karanlık günlerini yaşadığı bu dönemde,
Osmanlı Devleti’nin başında bulunan aciz Sultan Vahdeddin ise,
atalarının ruhunu inciterek, hiçbir direniş dahi göstermeksizin,
saltanatını ve hilâfetini devam ettirmek adına onursuzca
işgalci İngilizlerin himayesi ve insafına sığınmış durumdadır.
Saray yönetimi ve sultanın aciz, teslimiyetçi politikalarına karşın
başta Mustafa Kemal Paşa ve vatansever dava arkadaşları,
bir plânla Anadolu’ya geçip esaretten kurtulmanın yolunu aramaktadırlar.
İlk etapta Gebze - Kocaeli üzerinden gizlice Anadolu’ya geçme plânları
yapılırken, tam da bu sırada aranılan umut ışığı doğar.
İşgalci İngilizlerin İstanbul’da görevlendirdiği Yüksek Komiser
Amiral Calthorpe; Osmanlı Harbiye Nazırlığı’na bir nota vererek
Samsun ve çevresinde Türk Millî Direnişçilerinin Rumlara karşı
giriştikleri silahlı eylemlerin kırılması ve
bölgedeki asayişin sağlanmasını talep eder.
**
Bu talebin gerçekleştirilmesi için;
Çanakkale Kahramanı, geçmişte ordu içerisindeki
askerî başarıları ve yeteneği ile bilinen
sarayın, biraz da onu merkezden uzaklaştırmak düşüncesiyle
Mustafa Kemal Paşa seçilerek 9. Ordu Müfettişliği görevine atanır.
Kemal Paşa; kendisine verilen yazılı emri aldıktan sonra
Yıldız Sarayı’nda Sultan Vahdeddin’le son bir kez daha görüşür.
Sonrasında ise; İstanbul Şişli’de ikamet ettikleri evde
muhterem annesi Zübeyde Hanım’ın elini öpüp,
kız kardeşi Makbule Hanım’la hüzünle vedalaşıp dualarını alarak,
sıkıntı içinde kafasında çok çeşitli düşünceler ile yola koyulur.
16 Mayıs 1919 tarihinde emrine tahsis edilen Bandırma Vapuruna
binerek, maiyetinde görevli arkadaşlarıyla birlikte
Samsun’a intikal etmek üzere İstanbul’dan hareket eder.
**
Bu seyrin 3. gününde 18 Mayıs 1919 tarihinde
Sinop Limanı’na ulaşılır ve burada, İstanbul / Üsküdar Polis Müdürü iken,
İstanbul Hükûmeti’nin görevlendirip Sinop’a atadığı Mutasarrıf
Mazhar Tevfik beyi bırakır.
Sinop’tan Samsun’a kara yoluyla daha güvenli bir ulaşım için
araştırmalar yapar. Ancak, ulaşım şartlarının imkânsızlığı
bilgisini almasıyla Bandırma Vapuruyla yola devam ederek
nihayette 19 Mayıs 1919 sabahında Samsun’a çıkar.
**
Kurtuluş ve bağımsızlık yolunda ilk adımın atıldığı muhteşem bir gündür bu.
Mustafa Kemal Paşa; bu tarihi gerçeklere Nutuk’da yer vererek;
‘’1919 yılı Mayısının ondokuzuncu günü Samsun’a Çıktım.
ülkenin genel durumu ve görünüşü şöyleydi ‘’ diyerek devamında,
‘’ Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu grup, 1.Dünya Savaşı’nda
yenilmiş, Osmanlı Ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır bir ateşkes
anlaşması imzalanmış, Büyük Savaş’ın uzun yılları boyunca millet yorgun ve
fakir bir durumda. Milleti ve memleketi I. Dünya Savaşı’na sürükleyenler,
kendi hayatlarını kurtarma kaygısına düşerek kaçmışlar.
Saltanat, Hilafet Makamında oturan Vahdettin
soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahtını koruyabileceğini hayal ettiği
alçakça tedbirler araştırmakta ‘’ diye anlatır.
**
İşte bu şartlarda, 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’da atılan ilk adımla
bağımsızlık adına ‘’ Ya İstiklal Ya Ölüm ‘’ parolasıyla başlatılan süreç,
artık geriye dönüşü olmayan zorlu ve kutsal bir mücadelenin yoludur.
Bu inanılmaz güçteki mücadele seyrinde; Osmanlı Sultanı ve saray takımı ise
ülkeyi işgal eden düşmanla mücadele etmesi gerekirken Mustafa Kemal
Paşa ve vatanseverlerle mücadele etme yoluna gider.
Osmanlı Sarayının talimatıyla dönemin Şeyhülislamı Dürrizâde Abdullah’tan
ısmarlama fetva da alınarak, bizzat Sultan Vahdeddin’in imzasıyla Mustafa
Kemal Paşa ve birlikte hareket ettiği vatanseverler hakkında idam kararı alınır.
Ama, vatanseverler yine de korkmadan inandıkları yola devam ederler.
Özgürlük ve bağımsızlıktan asla taviz vermeyen ve
‘’ Hürriyet ve İstiklal Benim Karakterimdir ‘’ diyen Mustafa Kemal Paşa,
Amasya Tamimi, Erzurum ve Sivas Kongreleri ile
Türk Milletiyle bir bütün halinde Millî Mücadeleyi başlatıp
devam ettirerek, 23 Nisan 1920’de Ankara’da oluşturduğu
Millî Meclis ve neticede 29 Ekim 1923 ‘te tüm dünyaya ilân ettiği
kararla Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurmayı başarır.
**
Yaşanılan tüm bu gerçeklere rağmen; günümüzde birilerince,
olayların çarpıtılarak yansıtılması ve zihinlerin karıştırılması adına
Mustafa Kemal Paşa’yı Samsun’a vatanı kurtarmak için Sultan Vahdeddin’in
özel olarak görevlendirip, gönderdiği yorumları yapılmaktadır.
Bu tür yorum ve söylemler tarihi gerçekler ışığında asla doğru değildir.
Eğer bu görüş doğruysa; Mustafa Kemal Paşa, bu görevlendirmenin
hemen sonrası Haziran 1919 ayı içerisinde İstanbul’a neden
geri çağrılarak görevine son verilmiş ve sonrasında saraya
ihanet ettiği gerekçesiyle hakkında ‘‘katli vaciptir ’’ diye
fetva verilerek idam fermanı hain Padişah Vahdeddin
tarafından onaylanmıştır ?
19 Mayıs 1919 Atatürk’ün başlattığı, Türk Milletinin esaretten
bağımsızlığa giden yolda ilk adım ve kurtuluşun şifresidir.
**
103 yıl önce Samsun’da atmış olduğu adımla Millî Mücadeleyi başlatan
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, dava arkadaşları ile birlikte tüm şehitlerimizi
bir kez daha rahmet, minnet ve şükran duygularıyla anıyoruz.
19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun.