Son günlerde içinde 'Korona' kelimesi geçmeyen, neredeyse hiçbir haberin popülaritesi kalmadı.
Diğer taraftan da toplum olarak 'Korona' kelimesinden gına geldi de diyebiliriz. Olumsuzluk içeren durumlardan moralimiz oldukça düşmüşken, gelen iyi haberler yarınlar için umut verici.
Dünya tarihinde, buna benzer ve çok daha fazla yıkıcı vebalar görüldü.
Zengin ve fakir ayrımı yok. Virüsün en belirgin özelliklerinden birisi de 'ayrımcılık' yapmıyor oluşu.
Virüsün, dili, dini, ırkı ve şekli yok…
Nemrud…!
Hz. İbrahim'i (a.s) ateşe atmak isteyen ve kendisini 'ulu' olarak gören Nemrud'un, sinek ile gelen sonunu unutmak söz konusu bile değil.
Nemrud örneğini vermemde ki amaç şu; dünyada görülen salgınlar bizlere; 'insanoğlunun eşitliğini' hatırlatıyor. Ne kadar zengin olursan ol, kısacası her kim olursan ol 'insansın' işte…
Unutulan bu eşitliği, insanoğlunun başına gelen 'musibet' hatırlatıveriyor anında.
Hatırladık mı? Bence evet! Unutmuş muyduk? Bence hayır!
Her zaman söylerim; ''Dünyayı iyilik kurtaracak''
İyilik sadece dünyayı değil, içinde misafir olarak yaşayan bizleri de kurtaracak.
Batıl inançları olan birisi değilim ancak dünyada hiçbir olayın tesadüfen olmadığını savunurum.
Hayat; bir bumerangdır ve hayata ne verdiysen sana dönende aynısıdır.
Korona, Nemrud ve İyilik!
Bu üç konuyu ayrı ayrı düşünebilirsiniz ancak hiçte farklı değil.
Sahilde oynaması gereken bir çocuğun, cansız bedeninin azabı bir gazaba dönüşebilir miydi?
Savaştan kaçan ve ayakları yarı çıplak bir çocuğun titremesi, bence meydana gelmiş en büyük deprem…
Balinaların ekolokasyon seslerinin kilometrelerce gittiğine inanan bizler, bir çocuk ağlamasının Arş-ı Âleme erişeceğini unuttuk mu yoksa?
Bu yazdıklarım varsayım olabilir ya da katılan kadar katılmayan da olabilir.
Çocuk ağlamasının erozyonunu anlamak için; annesi, babası olmak değil de, 'anne' ve 'baba' olmak yetmez mi?
Konuyu toparlayacak olursak;
Şimdi iyilik zamanıdır. Kimse birinden bir beklenti içerisine girmesin. Yapan yapıyor zaten de ''ben ne yaptım?'' sorusunu sorun kendinize.
Bir savaşın içerisindeyiz ve sizin savaşınız 'iyilik' olsun. 'Ölümlü' olan bizler, 'ölümsüz' olan iyiliği yapabiliriz. Bu günlerde elimizde olanın içinde iyiliğin hakkı var! Bunu lütfen unutmayalım.
Kaybolmak üzere olan komşuluk hukuku, yardımseverlik davasında üstün çıksın.
Gündelik işlerde çalışan emektarlarımızı sakın unutmayınız!
İhtiyacı olup, bir kapı çalamayacak kadar zor durumda olanlar var ya, işte onlar kimseyi bulamazlar çünkü arayamazlar. Siz onları bulunuz.
Benden size bir tüyo; ''Bana yardım geldi ve seninle paylaşmak istedim'' algısı, yardım yapacağınız kişiyi oldukça rahatlatacaktır. Bir ekmek ikiye bölünür, bir paket makarna da... Bu sıralar, insanlık hariç her şey ikiye bölünür…
Çocuklar;
Yarın, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı.
Gün sizin gününüzdür.
'Ulusal' kelimesi biz Türklerin ne kadar evrensel düşünebildiğinin açık bir göstergesi.
Sahilde ölen çocuk; seninde bayramın kutlu olsun!
Sinop'ta virüsü yenen henüz 6 aylık bebek, seninde bayramın kutlu olsun…