''Cumhuriyet” gibi kendisini” Genç” hissedenler; 19 Mayıs Atatürk'ü Anma ve Spor Bayramınız kutlu olsun.
101'den 1001'lere, kardeşlik ve barış içerisinde ebed-müddet yaşasın “Cumhuriyet”…
Korona gölgesinde ışıl ışıl yanan milli duygularımızla, ne içimize sığdık, ne de mekânlara…
Geçtiğimiz yıllarda kutlanan milli bayramlara katılım oranından dert yanardım. Galiba; minicik bir virüs bizlere milli duygularımızın meydanlarda kutlanmasının daha da başka olduğunu öğretti! Ne dersiniz haksız mıyım?
Gençlik Hizmetleri, bayrama gidemeyenlere bayramı taşıdı, karınca kararınca. Canlı yayınlarla yapılmaya çalışılan spor aktivitelerine katılım az olsa da “Biride bir, bini de bir” anlayışıyla asla vazgeçmediler. Yapılmasında sakınca olmayan bütün spor branşları yakın, uzak demeden icra edildi. Güneş geceye teslim olduğunda ise, hep bir ağızdan İstiklal Marşımızı okuduk, bayraklarımızı salladık. Bu arada bayrak demişken, beklediğim ancak maalesef gerçekleşmeyen bir olaydan bahsetmek istiyorum;
Birileri öncü olarak her eve bir bayrak hediye edebilirdi ve o bayraklarla kenti “Kırmızı beyaza” boyayabilirdik. Olurdu, olmalıydı…
Kentin yetkilileri, araçlarla şehri turlayarak cadde ve sokaklarda milli duygulara ayna tutabilirdi. Olurdu, olmalıydı…
Milli marşlar, şarkılar, türküler, bayraklarla kenti bayram yerine çevirebilirdik. Olmadı, olmalıydı…
Bayrama gidemeyen millete, bayramı getirmeliydik! Olmadı, olmalıydı…
Gelelim izin günlerine!
Koronavirüs tedbirleri kapsamında sokağa çıkamayanlara verilen belirli gün ve saatlerdeki izin günleri…
İzinlerde ikinci haftayı geride bıraktık. Size bir şey söyleyeyim mi? “Bizi melekler koruyor” İzin günlerinde sosyal mesafe kuralları olsun, maske kullanımı olsun görmek istemediğim manzaralarla karşılaştım. Âşıklar parkında ağaçların altında piknik edasıyla oturanlar, kol kola gezenler, sarılanlar, tokalaşanlar vs…
Uzak durmayı anlamak, neden bu kadar zor? Yoksa bu süreçte, birbirimizden uzak olduğumuzu mu anladık yakınlaşınca? Bu sarılma, yakın durma hevesinin nedeni olabilir mi?
Hatırlayanlar vardır, geçtiğimiz Pazar günü âşıklar parkında canlı yayın yaptım ve kentte neredeyse denetimin hiç olmadığını sizlerle paylaşmıştım.
Sıkıntılı süreci aşmak için evde kalmak yeterli değil! Başa dönmemek için cadde ve sokaklarda çok daha dikkatli olmamız gerekiyor. Ama bu dikkat, sadece ceza kesmekle olmaz! Belediye anons yapmalı ama çarşı izni olanlara “evdekal” diyerek değil, “Sosyal mesafeye dikkat edelim” şeklinde yapılmalı.
Polis, zabıta megafonları kullanmalı ve sık sık bu uyarıları yapmalı...
Son olarak;
Yaz sezonuna doğru “Emin” değil ama “Hızlı” adımlarla gidiyoruz. Her sene yaşadığımız sıkıntıları yaşamamak adına gerçek anlamda “Turizm” konusunu şimdiden masaya yatırmamız gerekiyor. Sezonun ortasında bahsettiğimiz bir konunun aynı yıla faydası olmayacak. Turizm, başlı başına bir konu ve detaylandırmak gerekiyor. Bu sayıda ana başlıklarını atalım, haftaya detaylarına değinelim.
Sinop, turizm kent mi?
Eğer öyle ise, turizmde gerçek puanımız nedir?
Bu kentin, seneye devretmeyen bir turizm sorunu var mı?
Turizm için gerekli koordinasyon kurulacak mı?
Güzelim kentin, yine içine edilecek mi?
Bu soruların cevaplarını ve daha fazlasını sizlerde yazabilirsiniz!
Turizm ile alakalı önerileriniz, görüşleriniz, düşünceleriniz ve çözüm önerileriniz var ise gazetenize çekinmeden yazabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey; “[email protected] mail adresinden, bizlere ulaşmak.”
Hep eleştirmek ile olmaz! Çözüm de üretmek lazım. Gelin, bu kenti birlikte rayına sokalım. İsteyelim, sonra isteklerimizi takip edelim. Sizler hatırlar mısınız? Bilmem ancak ben, seçimlerde verilen sözleri dün gibi hatırlıyorum. O verilen sözlerin ne kadarı yapıldı? Hangi proje bitti? Bunların hepsini tek tek soracağız. Söz verenler ile alanlar belli…
Özgürce yazabileceğiniz bir platformu sizlere sunduk. Dileyen, dilediğini yazabilir. Açık konuşursak, çözüme varırız.
TURİZM İÇİN, İŞTE SİZE “ÖNERİ KUTUSU” YAZIN YAZABİLDİĞİNİZ KADAR!
Kalın sağlıcakla…