Doğan ÖZDEMİR

Doğan ÖZDEMİR

" EMEKÇİNİN KÖŞESİ "
[email protected]

KURALLARA UYMAK!

14 Şubat 2024 - 15:01 - Güncelleme: 22 Şubat 2024 - 15:20

İnsanlar toplu olarak yaşamaya başladığından beri en güçlünün değil, herkesin ortak olarak yararlanabileceği bazı işlemlerin daha iyi olabileceğini yaşayarak gördü, bazı kurallar koymayı ve onlara uymayı öğrendi. Burada temel düşünce alınan kararın herkes tarafından benimsenmesi, herkesin uymak zorunda olması, değiştirilebilmesi ve denetlenebilmesiydi. Demokrasi dediğimiz kavram da bunu gerektiriyordu. Kalabalık bir toplumda her kafadan bir ses çıkmasını önlemek, ortak düşünceleri belirleyip içlerinden en iyisini seçmek ve sonra bir yenisi seçilene kadar buna uymak gerekir. Buuygulamaya “seçim” diyebiliriz.

Demokratik siyasi partilerde kararlar böyle alınır. Herkesin sözünün geçerli olması için üye tabanlı seçimler yapılır. Burada amaç her üyenin özgürce seçimini yapabilmesidir. Bu şekilde seçilen kişi ya da kurullar artık O’nu temsil edecektir. Sonuçta İlçe ya da İl Yönetimi, Partinin Genel Başkanı, MYK ve PM seçilmiştir. Onların alacağı kararlara saygı duymak da tüm üyelerin görevidir. Ancak siyasette her zaman iki kere iki dört etmediğini görürüz. Seçilemeyenlerin küsüp gitmesi, partide demokrasi olmadığını, kendine haksızlık yapıldığını dayatması gibi mazeretlerle seçilene destek vermemesinin sizce adı nedir?

Aynı hedefe yürüyenlerde, demokrasiye sahip parti ya da kurumlarda her düşüncenin değişik yorumları elbette olacaktır. Demokrasi tek seslilik değil, çok sesliliğin içinde alınan ortak karar ile tek sesli olarak işlerin yürütülmesini sağlamaktır. Demokratik partilerde benim savunduğum düşünce çoğunluk tarafından benimsenmemişse ben yenilmiş olmam. Parti kazanmış, yepyeni bir ufuk açılmış olur. “Benim dediğim olmadıysa tüm diğerleri yanlış yapıyor, tek doğru benim ya benim gibi düşünürsünüz ya da çeker giderim” tavrı son zamanlarda sıkça yüze çıkmaktadır. Buna demokrasi denir mi, karar sizin… 

Bunları CHP’nin Belediye Başkan adaylarını belirlemesi sırasında uzun uzun düşündüm, gözlemledim ve yazıyorum. Toplumun ortak aldığı kararlara bile uymamanın örneklerini gördükçe canım sıkıldı. Bizler CHP adına öncelikle kendi kentimizde bir başkan adayı seçtik. Kalabalık bir yarıştı ve biri kazandı. Günlerdir yarışta geride kalanların tam ve açık desteğini yeterince görememenin üzüntüsünü yaşamaktayım. Zaten gittikçe garantiden çıkıp bıçak sırtı olmaya başlayan seçimde eğer kendi ayağımıza kurşun sıkarsakkaybedebiliriz! Bu kime yarayacaktır acaba? Ülkeyi ve kentimizi bizlere rağmen perişan edenlerin şimdi daha iyi şeyler yapabileceğine mi inanacağız, yoksa daha perişan olacağımıza mı? 

İnternetten aradığınızda örneklerini bulacaksınız, öneririm. Örneğin; yeniden aday gösterilmeyen İzmir BŞB eski başkanının son ana kadar yeni adayla birlikte çalışacağını söylemesi çok doğru bir yaklaşım olduğu için sevindim. Ama aday gösterilmeyen kişilerin partiden istifa etmelerine de o kadar üzüldüm! Şimdi onlar mutlaka daha demokrat(!) bir parti bulup özgürce siyaset yapacaklardır…

Soru; o zaman biz genel başkanı, MYK ve PM’sinineden seçtik? Bizim adımıza siz karar verin demedik mi? “Belediye başkanlıkları daha önce başkan olanlarla sürdürülür” ya da “ben olmazsam orada seçim kaybedilir” diye bir karar var da biz mibilmiyoruz? Neden doğrusuyla yanlışıyla bu kurulların yetkilerini kullanmalarına karşı çıkıyoruz? Tüm sorumluluk onların değil mi?

Görüş bildirme, eleştiri yapma ile dayatma farklıdır. Her üçü de yapılabilir; ama sonucu yetkili kurullara bırakılır. O zaman “ben ne dersem o doğrudur”düşüncesi nasıl aşılacaktır?

Bazen ilkel bir toplumda mı yaşasaydık diyorum… O zaman birileri kafasına göre karar alıp uygular, bize de düşünmek değil uymak düşerdi…

Bu yazı 1081 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum